Kayıtlar

Aralık, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ÖZGÜR MÜYÜZ?

  İki türlü özgürlük vardır; başlangıçtaki özgürlük ve sondaki özgürlük: Bu iki özgürlük arasında uzanır insanın izleyeceği çile dolu iç bölünme yolu. Augustinus da, ilk günah öğretini yadsıyan Pelaginus’un yandaşlarına karşı savaşında libertas minor (küçük özgürlük) ve libertas major (büyük özgürlük)’ten söz etmişti. Küçük özgürlük başlangıç idi, iyiyi seçme özgürlüğü idi ve günahın olanaklı olduğunu varsayıyordu; büyük özgürlük ise, sondu, Tanrı’daki iyinin içindeki özgürlüktü… Doğrusu yalnızca bir tür değil, iki tür özgürlük olduğu kesin, birincisi iyi ile kötü arasında seçme özgürlüğü, ikincisi ise, iyinin kendi içinde, akıl dışı bir özgürlük ile akıl çerçevesi içindeki özgürlük arasında. Sokrates bunların ikincisini biliyordu yalnızca…” N.A. Berdyaev Tüm dünyayı korkutmaya başlayan terör, ‘özgür müyüz’ kavramını yeniden gündeme getirdi. Tatile gittiğimizde ya da sokakta gezerken, hatta evimizde kendimizi güvende hissetmeden özgür olabilir miyiz? Nasıl özgür olabiliriz? Ve belk...

GLOBALLEŞME

Globalleşme, dünyada birçok ekonomik, finansal, politik, ulusal güvenlik, çevresel, sosyal, kültürel ve ulusal eyaletler arası teknolojik bağlantılar, piyasalar ve bireyler yoluyla kıtalararası mesafeleri birbirine bağlayan bir ağ olarak tanımlanmaktadır   Globalleşme, harikulade bir makineye benzer. İmha ettiklerinin karşılığını alır. Modern ziraatin makineleri gibi büyük ve hareketlidir. Fakat çok karmaşık ve güçlüdür. Koşarcasına sahalar açar ve sınırları önemsemez. Hareketlilik devam ettiğinden, makine, arkasında büyük tahribat izleri bırakırken, aynı zamanda büyük miktardaki refah ve zenginliği beraberinde getirmektedir. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmaktadır. Fakat direksiyonda kimse yoktur. Hızını ve yönünü kontrol eden bir iç dinamiği veya direksiyonu olmayan bir makine.. Olabildiğince özgür ve de sınırsız... (Bu durum temelde onun kendi içsel istekleriyle yönlendirilmiş gelişme hareketi tarafından sürdürülmektedir). Makine, dünyayı yeniden yapılandıran, kendi k...

İNSANIN VAR OLMA MÜCADELESİ

Çoğu insan, yetişkinler başta olmak üzere, kendi ayakları üzerinde durmayı engelleyen şartları yenmeyi çabalarken sayısız ikilem ve zorlukla mücadele etmek zorunda kalır. Birey haline gelmenin hissetmeyi öğrenmek ve ne istediğini bilmenin de ötesinde, hissetmeyi ve istemeyi önleyen güçlerle savaş demek olduğunu sonradan anlarlar. Hayatlarında ilk kez onları kısıtlayan bir zincirle yüz yüze gelirler. Bu zincir onları ailelerine, bizim toplumumuzda annelerine, bağlayan zincirdir.  uzanan bir süreçtir. Ana rahmindeki cenin anneyle bir bütündür. Göbek kordonu aracılığıyla anneye veya kendine herhangi bir seçim şansı bırakmadan otomatik olarak beslenir. Bebek doğup da göbek bağı kesilince o en azından fiziksel bakımdan ayrı bir canlıdır artık ve beslenmesi gerek anne gerekse bebek için bilinçli bir faaliyet haline gelir, bebek mama için yeri göğü inletebilir, anne de buna ya “evet” ya da “hayır” der. Her şekilde bebek neredeyse tamamen ebeveynlere, özellikle de onu besleyip büyüten anne...

İNSAN NEYLE YAŞAR

İnsan ne ile yaşar diye soruyorum kendime . İnsan sevgi ile , umut ile , hoşgörü ile , alçakgönüllük ile , yardımlaşma ile , işbirliği ile , insanlığı ile insan  olarak yaşar . İnsanı insan yapan  en önemli değerlerdir aslında bunlar . Ama insan her şeyden önce sevgi ve ilgi ile yaşar . Tamam  diyeceksiniz ki insan karnını doyurmadan nasıl ilk olarak sevgi ile yaşar . Elbette fiziki gereksinimlerini giderdikten sonra insanın ilk duyacağı şey sevgi ve ilgidir . Küçücük dünyalar tatlısı bir bebek dünyaya geldiğinde ilk olarak annesinin kokusunu içine çekmek istiyor ve onun kucağında güvende olduğunu hissediyor . İşte insan sevgi ve güven ile yaşar . İnsanlığı yaşatan ve insanlığın devam edilmesini sağlayan da bu anlamlı güzel duygulardır  Sevginin olmadığı  zaman hep bir yanımız eksik kalır . Hayattan umudumuzu kestiğimiz zaman ise ölmüş olmaktan bir farkımız kalmaz , sadece soluk alırız buna da yaşam denilir mi bilmiyorum . İnsan yarınlarına umutla bakınca yaşamı...