Kayıtlar

Mayıs, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gençliğimizi yaşayamıyoruz

  Son yılarda ülkemizde gençler olarak gençliğimizi yaşayamıyoruz. Ya tüm günümüz işte geçiyor ya da iş aramakla. Kimimiz üniversitede mezun olduktan sonra işsiz sayısına katkı yapmak için çabalıyor, kimimizde memur olup hayatını kurtaracağı düşüncesi ile sınavdan sınava koşturup duruyor. Gençliğimiz hep bir şeylere yetişmeye çalışmakla geçip gidiyor. Sonra bir gün bir bakmışız yaş otuzu geçmiş, sadece ev ve iş arası mekik dokuyan, mutsuz, robotlaşmış insanlar haline gelmişiz. Oysa bu yıllarımız bir daha geri gelmeyecek. Şu an bizlerin ülke ülke gezmesi, konserlerde, tiyatrolarda ya da sinemalarda eğleniyor olması, istediğimizi yiyip, içip ve yine el âlem ne der diye düşünmeden giyinip kuşanıp eğlenmesi lazım. Hayatımız boyunca bir daha bu enerji ve vakti bulamayacağız. Evlenip, yuva kurduğumuz zaman ister kadın olun, ister erkek, önceliği artık kendimizde değil, ailemize vereceğiz. Gençler olarak hayatımız boyunca hep bir sınava tabi tutulduk ve tutulmaya da devam ediyoruz. Liseye...

Şu evlilik dedikleri müessese

  Neden böyle bir başlık attım? Çünkü artık evlilik sözlük anlamından çıktı bambaşka boyutlara, anlamlara ulaştı. Evlilik, iki karşı cinsin aile kurmak için, bedenen ve ruhen ömür boyu sürecek şekilde hayatını resmiyete dökmektir. Bence. Şimdi evlenirken verilen sözü kaç kişi tutuyor? Kutsal dediğimiz bu müessese aslında çok da ayaklar altına alınmadı mı? Evlenmeden çocuk sahibi de olunuyor, aynı evde de yaşanıyor. E nerede bunun kutsallığı, saygınlığı? "Baba evinden kurtulma sanatı" diye bakılırdı eskiden evliliğe. Bence halen tutucu ailelerde durum öyle. Çünkü teknolojinin ve her türlü imkanın olduğu bu toplumda, dejenerelikten dolayı insanlar, çalışan kadınlar ve erkekler özgürlüklerine pek bir düşkün oldular. Peki, neden evleniyoruz? Pek çok kadın  dahil çalışıyoruz ama hayat tek başına geçmiyor, insan biri tarafından önemsenmek, korunmak, sayılmak ve sevilmek istiyor. Şahsen kadınların evlenme amacının bir noktası da bu bence,  ya da ben böyle düşünüyorum. Tabii günü...

Gün Gelir Devran Döner

  Nedendir bilmem, zaman geçtikçe doğru ve yanlış kavramları bulanıklaşmaya başladı bende. Her devrin kendi doğru ve yanlışlarının olduğuna inanırım ancak her zaman her yerde doğru veya yanlış diye yargılayacağınız şeylerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez herhalde. Her devir kendi yargısıyla geldiğine inanıyorum. Bugün doğru olan bir şey, yarın yanlış olabiliyor. Örneğin, bundan 100 yıl evvel sigara bir ilaç gibi hastalara reçete ediliyorken günümüzde yine aynı kurumlar sigarayı yasaklıyor. O kadar çok uzağa gitmek gerek yok. 2 sene önceki pandemi dönemi ile şimdiye bakmak bile yeterli.  O halde her şey değişiyor. Her devir geçiyor. Hele ki günümüzde neredeyse her gün farklı bir devirde uyanıyoruz. İnsan neyin doğru neyin yanlış olduğunu şaşırıyor. Böyle bir çağda yaşamak hem zor hem de lütuf. Özellikle iddia sahibi insanları izliyorum. Dün yumruğunu sıkarak savunduğu iddiaların ertesi gün çürütüldüğünü görüyoruz. O halde neyi yargılayabiliriz? Neyin bayrağını kaldırabilir...