Kayıtlar

Ekim, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Cumhuriyet Bayramı🇹🇷

Resim
Bağımsızlık hikayeleriyle tüm dünyayı kendine hayran bırakan ülkemiz, evimiz; Türkiye’miz, tarih boyunca pek çok karanlık dönemin içinde kalsa da o zamanların kurbanı olmayıp, kendi ışığını yine kendi yaratmayı başarmıştır. Çoğu bağımsızlık silahla, kanla ve terle kazanılsa da bir şey daha lazımdır; cesaret. Normal, gündelik bir cesaret de yeterli olmaz ''Türk cesareti'' lazımdır. Bağımsız olmak isteyen her toplum, tıpkı bizim de yaptığımız gibi, kendine ait bir cesaret keşfetmek zorundadır. Bağımsızlık isteyen topluma iyi bir lider lazımdır. Ufukları derin gözleriyle süzen, tereddüt etmeyen, çelik gibi sağlam iradeli ve açık görüşlü, zeki bir lider lazımdır. Hükmetmek için değil, yol göstermek ve korumak için. Öğrenmeye, büyümeye ve yaşamaya hevesli bir toplumun önünü açmak, özgürlüğün en önemli temelidir çünkü. Toprağın üstünde rahat yaşayabilmemiz için altında yatanların, en güzel sembolüdür bir lider. Tek bir kişi, tek bir yüz olarak gözükebilir ama aslında yüzlerce...

Affet ama unutma...

  Affetmeyi kendimize yapılanı kabul etmek olarak algılayan bir toplum insana ezikliğininin karşılığında boyun eğmeyi öğretiyor. Oysa affetmek sadece durumu bildiğini ve karşındakini serbest bırakarak tekrar yapmasına izin vermeden yakınında kalmaktır. Affetmek unutmak anlamına gelmez. Yapılanları zihinsel olarak unutmak zaten mümkün değil. Affetmek sadece kafamızı meşgul etmemek için akıldan çıkartmaktır. Affetmek üzerindeki yükü hafifletmek, önüne bakabilmek, rahat yürüyebilmek içindir. Affetmezsen yükü alır ve taşırsın, belki de gün gelir o yükün altında kalırsın. Affetmek öncelikle kendin içindir. Affet ve özgür bırak, affet ama asla unutma yoksa tekrar yaralanırsın. Affetmek bakış açısını değiştirir, unutmak ise aldığın dersi kaybettirir. Affedin ki hafifleyin. Herkes kendi karakterini ortaya koyar. Affetmiyorsanız onu ciddiye alıyorsunuz demektir. Sizi üzen birini niye ciddiye alasınız. O nefreti, kini, öfkeyi, kızgınlığı, üzüntüyü yanımda taşımaktansa affeder üzerimden atarı...

İnce düşünen incinir.

Biz çok düşünüyor, ayrıntılara fazlaca dikkat edip kendi kafamızın içinde her gün mahkeme kuruyoruz, oysa ki baktığımızda insanlar bizim gibi gözükmüyor, böyle olunca da kendimizi gereksiz yere üzüp, ince düşünüp, sık dokuduğumuzu görüyoruz. Zaten evren her şekilde yapacağını yapıyor, onun için ayağa kalkıp kendimiz için bir şeyler yapmamız gerekiyor. Bazen hayat dereden paça sıvayarak geçmeye benzese de ömür paça sıvayarak gitmez. Güvenlerimiz ömürden çalıyorsa bir anlamı yok ama güvenmek ihtiyaç ve kaçınılmazsa boşa çıkaranları boş verelim bu boşa ağlamak olur ve mutluluğumuzu öldürür. Çünkü insanlar bencil, kıskanç, anlayışsız ve tehlikeliler. Ya ince düşünüp zaman zaman incinip, kırılacağız ya da çoğunluk gibi kaba saba, sinsi, çirkin, zalim, kötü olacağız. Maalesef insanların geneli kaba saba, kibirli, bencil, sorumsuz ve saygısız, işlerine nasıl geliyorsa öyleler. İnce düşünce her insana nasip olmayan bir nimettir. Kendisinde ince düşünce olan kişi kimseyi kırmadığı için kaybetmi...

KADINA ŞİDDET

Dünyanın her yerinde kadınlar fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddete maruz kalmaktadır. Bu şiddetin kökeninde kadınlara yönelik yapılan cinsiyet ayrımcılığı yatmaktadır. Bu cinsiyet ayrımcılığı, toplumun gelenek ve göreneklerine işlemiştir. Toplumun gelenek ve görenekleri de her geçen gün bu ayrımcılığın güçlenmesine neden olmaktadır. Kendi toplumumuza baktığımızda “Karı gibi yürümek”, “karı gibi gülmek” gibi tabirler günlük hayatta insanlar tarafından aşağılayıcı bir anlamda kullanılmakta ve bunun gibi toplumun kelime haznesine yerleşmiş cümleler bu cinsiyet ayrımcılığını beslemeye devam etmektedir. Kadın cinsiyetini aşağılayıcı bir sıfat haline getiren toplum, sadece cümleleri ile değil davranışları ile de bu psikolojik şiddeti devam ettirmektedir. Toplum, kadını “güçsüz, kırılgan, bakıma muhtaç” olarak nitelendirerek onun bir erkeğin bakımına ve korunumuna muhtaç olduğunu düşünmektedir. Yetişkin kadınlar bu etiketler ile mücadele etmeye çalışırlarken yeni doğan kız çocukla...

Ah keşke!

  Keşke, keşke sözcüğü sözlükte hiç olmasaydı ve hiç kimse bunu kullanmak zorunda kalmasaydı. Artık keşke demeyi bıraktım, ah keşke daha önce bıraksaydım. Keşke daha cesur olabilseydim de kırdığım kişileri daha çok kırsaydım, belki o zaman bir daha hiç çıkmazlardı karşıma. İmkan varsa insanlardan uzak durmalı, böylece hem daha uzun hem de daha sağlıklı yaşarız. Az insan, çok huzur. İnsanlara fazla güvenmemek, fazla iyi niyetli olmamak, birilerinin peşinden çok koşmamak, bazı şeyleri akışına bırakmak, büyük hayaller kurmamak, boş insanları, yoran insanları hayattan çıkarmak, pişmanlıkları, keşkeleri ve kızgınlığı beyin belleğinden çıkarmak, bu hayatta sağlıktan başka şeye değer vermeyip, küçük şeylerden mutlu olmak. Her darbede yıkılmak değil, zorluklar karşısında ayakta kalabilmektir yaşamak. Unutmayın ki ağaçlar ayakta ölür. Koşullar ne kadar zor olursa olsun umut varsa çare de vardır. Yaşananlar unutulmaz işimize gelmediyse unuturuz, maalesef her şey satırlarda yaşanmıyor, yaşana...