Bu Gençlik Nereye Gidiyor
Her dönemin yetişkinleri, gençlere biraz kaygıyla, biraz da şaşkınlıkla bakar. Bugünün gençleri ise belki tarihte hiç olmadığı kadar çok etiketle anılıyor: Z Kuşağı, Alfa Kuşağı, dijital yerliler, ekran bağımlıları, duyarlı bireyler, umutsuz kuşak... Peki tüm bu etiketlerin ötesinde, gerçekten gençlik nereye gidiyor?
Bu soru aslında tek yönlü bir arayıştan çok, çok katmanlı bir toplumsal gözlem gerektiriyor. Çünkü gençlik sadece yaşla tanımlanabilecek bir dönem değil; aynı zamanda bir ruh hâlidir. Cesaret, arayış, isyan, umut, belirsizlik ve değişimle yoğrulan bir süreçtir. Ve bugün bu süreç, küresel değişimlerin tam ortasında yaşanıyor.
Bir Ekrana Sığan Hayatlar
Bugünün gençleri dijital çağın yerlileri. Akıllı telefonlar, sosyal medya platformları, çevrim içi oyunlar ve yapay zekâ ile iç içe bir yaşam sürüyorlar. Bu dijital dünya onlara bilgiye ulaşmada büyük bir özgürlük sağlıyor. Artık bir bilgiye ulaşmak saniyeler sürüyor. Eğitim, sanat, bilim gibi birçok alanda sınırlar kalkmış durumda.
Ancak bu özgürlük, beraberinde başka sınırlar getiriyor. Gerçek sosyal ilişkilerin yerini dijital kimlikler alıyor. İletişim hızlanırken derinlik azalıyor. Sosyal medyada beğeni almak, onaylanmak bir başarı göstergesi hâline gelirken, gençler gerçek hayatta kendilerini yetersiz ve yalnız hissedebiliyor.
Sürekli çevrim içi olmak, bir yandan da zihinsel bir yorgunluk yaratıyor. Dikkat dağınıklığı, odaklanma sorunu, gerçeklik algısında bozulma gibi durumlar da bu çağın gençliğinin yeni sınavları arasında.
Gelecek Kaygısının Gölgesinde
Gençliğin en belirgin özelliği umutla dolu olmasıdır, denir. Fakat bugün birçok genç için umut, yerini belirsizlik ve kaygıya bırakmış durumda. Üniversite mezunu olmak artık garanti bir gelecek sunmuyor. Kariyer planlaması yaparken, birçok genç “yarının ne getireceğini” tahmin edemiyor.
Ekonomik krizler, artan hayat pahalılığı, işsizlik, barınma ve eğitim sorunları gençlerin sırtında büyük bir yük oluşturuyor. Bu da onları daha temkinli, daha sorgulayıcı ve kimi zaman daha karamsar bir ruh hâline sokuyor.
Giderek artan sayıda genç, yurtdışında yaşamanın hayalini kuruyor. Bu sadece daha iyi maddi koşullar arzusuyla değil, aynı zamanda kendini daha özgürce ifade edebileceği bir yaşam alanı bulma arzusuyla da ilgili. Beyin göçü, bu çağın önemli sosyolojik sorunlarından biri haline gelmiş durumda.
Özgünlük ve Kimlik Arayışı
Belki de bu dönemin gençleri için en ayırt edici özelliklerden biri: kendine ait bir kimlik yaratma çabası. Artık tek tipleştirici normlar kolay kolay kabul görmüyor. “Herkes gibi olmak” değil, “kendin gibi olmak” önemli. Cinsiyet kimliği, toplumsal roller, yaşam tarzları gibi konular geniş bir yelpazede sorgulanıyor.
Gençler artık daha fazla sorguluyor: “Ben kimim?”, “Ne istiyorum?”, “Neye inanıyorum?” Ve bu soruların tek bir cevabı yok. Bu da zaman zaman kafa karışıklığına, yönsüzlüğe ve yalnızlığa neden olabiliyor. Ancak bu süreç aynı zamanda büyük bir potansiyel taşıyor. Çünkü içsel sorgulama, özgünlükle sonuçlandığında toplumu dönüştüren gerçek bir güç haline gelebiliyor.
Duyarlı ama Yorgun
Birçok araştırma, bugünün gençlerinin geçmiş kuşaklara göre daha çevreci, daha eşitlikçi, daha insan hakları odaklı olduğunu gösteriyor. İklim değişikliği, toplumsal cinsiyet eşitliği, ırkçılık, hayvan hakları gibi konularda farkındalıkları çok yüksek. Bu duyarlılık onları daha aktif vatandaşlar yapıyor.
Ancak bu farkındalık yüklemesi, zamanla bir yorgunluğa da dönüşebiliyor. Çünkü gençler sadece kendi yaşamları için değil, dünyanın sorunları için de kaygı taşıyorlar. Her şeyden haberdar olmak, sürekli bir mücadele hâlinde olmak ruhsal açıdan yıpratıcı olabiliyor.
Tükenmişlik sendromu, anksiyete, depresyon gibi durumlar gençler arasında yaygınlaşıyor. Bu durumun çözümü sadece bireysel düzeyde değil; toplumsal ve kurumsal politikalarla da ele alınmalı.
Yeni Neslin Yeni Gücü: Yaratıcılık ve Dayanışma
Bütün bu zorluklara rağmen gençlik, içinden yeni bir enerji de çıkarıyor. Teknolojiyle iç içe olmaları, onları yaratıcı kılıyor. Birçok genç YouTube, Twitch, TikTok gibi platformlarda kendini ifade ediyor. Podcastler, kısa filmler, dijital sanatlar, yazılım projeleri… Gençler artık sadece içerik tüketmiyor, aynı zamanda içerik üretiyor.
Ayrıca pandemi sonrası dönemde gençler arasında dayanışma, topluluk kurma ve ortak üretim eğilimleri de arttı. Kooperatifler, gönüllü ağları, dijital kolektifler gibi yapılar, gençliğin birlikte yol almayı önemsediğini gösteriyor.
Nereye Gidiyorlar?
Gençlik nereye gidiyor? Belki de bu sorunun cevabı şudur: Gençlik, alışılagelmiş yollara gitmiyor. Onlar yeni yollar açıyor. Yeri geliyor eski değerleri sorguluyor, yeri geliyor yeni değerler yaratıyorlar. Değişimi başlatıyorlar, direniyorlar, arıyorlar, buluyorlar, yeniden yıkıyor ve yeniden inşa ediyorlar.
Belki de bizim yapmamız gereken şey, onları yargılamak yerine dinlemek. Yol gösterici olmak yerine yanında yürümek. "Bizim zamanımızda" demek yerine "senin zamanında neler oluyor?" diye sormak...
Son Söz
Gençlik, bir toplumun en güçlü aynasıdır. Onlara baktığımızda aslında kendimizi, geçmişimizi ve geleceğimizi görürüz. Bu yüzden "Gençlik nereye gidiyor?" sorusu kadar önemli bir başka soru daha var:
Biz, onları anlamak için nereye gitmeliyiz?
Yorumlar
Yorum Gönder