Yoruldum da

 Bazen hiçbir şey yapmadan da yorulur insan. Nefes almak bile ağır gelir. Gün doğar, gece olur, saatler geçer ama içindeki ağırlık hep yerinde durur. Yoruldum. Gerçekten, içten içe yoruldum.

Yoruldum, çünkü her şeyi kontrol etmeye çalışmaktan vazgeçemiyorum. İnsanları memnun etmeye çalışmaktan, kendim olmaktan uzaklaştığımı fark ettiğimde çoktan bitmiş oluyorum. Her “iyiyim” deyişimde biraz daha eksiliyorum.

Zihnim hiç susmuyor. “Yetişmen gerek”, “Bunu da hallet”, “Biraz daha güçlü olmalısın”… Bitmeyen komutlar. Dinlenmeye çalışırken bile “verimli” olma baskısı içimi kemiriyor. Oysa sadece durmak istiyorum. Sessizce, kendimle, beklentisizce durmak…

Ama en çok ne yordu biliyor musun?

Hak etmeyen birine, hak ettiğinden çok daha fazla değer vermek. Kalbimde yeri olmayan birini kalbimin tam ortasına koymak. Karşılığı olmayan cümleler kurmak… İçten gelen sevgiyi, ilgiyi, anlayışı sürekli karşılıksız sunmak. Ve sonunda sessizce kırılmak.

Çünkü insan, karşılık beklemese bile görülmek ister. Bir “ben de” ister. Küçük bir çabayla “sen de kıymetlisin” mesajını duymak ister. Ama bazen öyle biri olur ki, sana değer vermesi gereken kişi seni en çok yoran olur.

Ve bu hikâyede ilk hayatından çıkarılan kişi ben oluyorum. En hızlı unutulan, en kolay vazgeçilen… İlk saf dışı bırakılan. Sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi sessizce geride bırakılan. En değersizleştirilen kişi ben oluyorum. Oysa ben, en çok değer veren olmuştum.

Bu yorgunluk fiziksel değil, ruhsal. Bu kırgınlık geçici değil, birikmiş. Ve evet, belki bu benim hatam. Belki de hak etmeyenlere yüklediğim anlamlardı beni bu kadar tüketen.

Yoruldum, evet. Ama biliyorum, bu da geçecek. Her duygunun bir ömrü var. Bu yorgunluk da bir gün bitecek. Ama bugün değil. Bugün sadece yoruldum. Ve bu da kabul edilebilir bir şey.


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sorun, soru!

Başarı ve mutluluk arasındaki denge

Mucizeler senin hazır olduğun yerde başlar.